Ahmet TAŞKENT

'Bari bugün olsun güzel bir şeyler yiyeyim artık' dedi kendi kendine. Bugüne kadar denediği ve sonuç veren taktikler artık işlemez olmuştu.
Yavruyken geldiği evde yaptığı en ufak bir harekette bile onu çok seven kızıl saçlı kız yaşının büyümesi ve vücudunun aşırı gelişmesi sebebiyle yüzüne bakmaz olmuştu artık. Yaptığı en ufak bir yaramazlığa bile kızar olmuştu. Artık iyiden iyiye o da kızıl saçlı kızdan uzaklaştığını hissediyordu. Sevgiye muhtaç bir haldeyken sadece biraz sevgi görebilmek adına onun yanına gittiğinde bile kızın yemek vermesi için sırnaştığı iftiralarına maruz kalmaktan dolayı çok üzgündü. 'Ne yapsam yaranamıyorum artık' diye düşündü. Ama o sabahı kendine milat olarak seçti ve bundan sonra kızıl saçlı kıza sevgisini ispatlayacağına dair kendine söz verdi.
İlk iş olarak kızın açılan kapısından içeri daldı dolabında asılı duran kolyelerini zıplayıp aşağıya indirmeye çalıştı. Bunu yapmayı çok seviyordu. Ama nedenini anlayamadığı şekilde bunu yapınca kızıl saçlı kız anında yanında bitiveriyor ve tekme tokat allah ne verdiyse girişiyordu kendisine. Bu sefer öyle olmadı, kız çok uykuluydu ve "Yapma yoksa totoşuna vururum!" diye bir tehdit savurmakla yetindi.
Neydi bu totoş? Ne anlama geliyordu? Acaba vücudunun hangi uzvuydu? Bu soruları kendine yüzlerce belki de binlerce kez sormuştu ama cevabını bilmediği için bu tehdidin üzerine çekinerek hep durulmayı tercih ediyordu.
Kendini bu kıza nasıl sevdirebileceğini düşündü. Kız mutfağa girdiğinde peşinden girdi, bacağına sürtündü, sevgi gösterilerinde bulundu. Amacı kızın onun bu hareketleri üzerine yiyecek bir şeyler vermesi, onunsa ben bunları yiyecek için yapmadım diyip sırtını dönüp gitmek, bir nebze olsun kızın güvenini ve bugüne kadar ayaklar altına aldığı gururunu geri kazanabilmekti. Ama öyle olmadı, kız "Öf be git başımdan!" diye suratına çemkirip ayağıyla mutfağın dışına iteledi onu.
Kız neyse ki çorabının üstüne patiklerini giymişti, bu yüzden okşar gibi gelmişti kızın onu ayağıyla itelemesi, canı yanmadı. Ben yine de seviyorum kızıl saçlı kızı, geçen gün kafamdan tutup havada 2 3 salto yaptırıp fırlatmıştı ama biliyorum sevgisinden yaptı bana onu, o diğerleri gibi değil, beni seviyor diye düşündü. Salona geçti, boynunu büktü, sevdiği kızı uzaktan da olsa uğurlamak için kapıya doğru baktı. Kız öfleye püfleye evden çıktı.
Kızıl saçlı kız akşam eve döndüğünde çok mutlu bir hali vardı. Onu özlemenin verdiği heyecanla koşarak kızın yanına gitti. Kız yine tersledi onu. Gidip minderlere yattı, çok yorgun görünüyordu. Gitti kızın yanına yattı. Ve kızıl saçlarına dalarak kızı seyretmeye başladı. Kız yorgunluktan olacak uykuya daldı. Onu ne kadar sevdiği geçti aklından, inşallah onu hiçbir zaman bırakmazdı kızıl saçlı kız, yaptığı tüm şeylere rağmen onu hiçbir zaman sokaklara terk etmeyeceğini biliyordu.
Tam bunları düşünüyorken kız sayıklamaya başladı. Ne dediğini anlamak için yanına yaklaştı ve duyduklarıyla adeta beyninden vurulmuşa döndü. Kızın ağzından "mmııhh karakedii... çok tatlısın... senin kadar yumuşak tüyleri olan bir kediye ömrü hayatımda rastlamadım... benim kedim olur musun... söz onu evden atıcam seni alıcam... o ne küçük surat öyle... senin sayende karakedilere karşı bakış açım değişti... mmmıııı... yerim senin o totoşunu..." kelimeleri döküldü.
Allah kahretsindi yine o kelime! "Totoş ne ulan totoş ne çıldırıcam!" diye bağırdı. Ama artık totoşun ne anlama geldiğinin bir anlamı yoktu. Ne fark ederdi ki. Aldatılmıştı bir kere, sırtından vurulmuştu.
"Ben nerde yanlış yaptım?" dedi kendi kendine.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder