Eskidendi -1-

Ahmet Taşkent

"gençlimi kimse bilmez, sakallarımdan çocuk kokusu, ağzımdan ay ışığı fışkırır benim, ceketimi yağmurlara astığımdan beri tehlikeli şiir okur, dünyaya sataşırım ben."

Eski ve güzel zamanlarda Cem'imle, Uygar'ımla, Kayhan'ımla, Yılmaz'ımla, İbrahim'imle, Emir'imle, Erkan'ımla gönül yoldaşlığı
yaptığımız Ahmet Kaya'ya...

Futbol oynamanın ya da seyretmenin hayatımızın yaklaşık %90'ını işgal ettiği dönemler. İçtiğimiz herhangi bir gece, listedeki hangi Ahmet Kaya şarkısını çalmamız konusunda danıştığım Yılmaz'ın her defasında hiç sıkılmamacasına "Dardayım" cevabı kadar tekdüze ve tekrar, Uygar'ın oynadığı halı saha maçları kadar esrik, benim Kadıköy'e her gelişimde sadece patsos yeme sözü vermem kadar kolpa, Emir'in aşk hikâyeleri kadar hüzünlü, Erkan'ın derdinizi dinledikten sonra "çok kötü olmuş abi" demesi kadar ferahlatıcı, Cem'in mutluluğu ve sıkıntıyı aynı anda yaşayabilmesi kadar kararsız, Kayhan'ın derin sessizliği kadar gürültülü ve İbrahim'in umursamazlığı-siklemezliği kadar patavatsız zamanlardı.

Güzeldi.

Tepkiler karakterler hakkında ufak ipuçları verir. "Benim bildiğim Beşiktaş'lı bir Süleyman Seba var, bir de sen varsın, başkası var mıydı?" dediğinizde Yılmaz kahkaha atarken Kayhan efkârlı bir "siktir git" çeker. Aşk konusunda sorduğunuz soruyla Emir'in gözlerini doldurmak mümkünken, İbrahim'in gözlerini devirip "çok da fifi" şeklinde tepki vermesi çok ilginç. Ya da sadece bana ilginç geliyor bilemiyorum.

Ders sırasında camdan dışarıyı seyrederken, spor salonun yeni zift dökülmüş çatısında dolaşan martının ayağının kayıp düşerek gözden kaybolduğu gün. Kareli metod defter sayfasını bir dolu bir boş şekilde karelerle doldurmaya ara verip bu komik olayı kaçırmadığım için kendime teşekkür ederken önüme kağıttan yapılmış bir uçak düştü. Döndüm etrafa baktım, tabi ki uçağı atan Erkan'dı. Tuhaf olansa Erkan'ın hemen yan sıramda oturuyor olması ve aramızdaki mesafenin 1 metreyi geçmemesiydi.

Erkan böyle birisiydi. Not yazmak yerine 10 dakika bekleyip tenefüste bana ne istediğini söyleyebilirdi, ancak o heyecanı ve küçük şakaları-süprizleri seviyordu. Onu ayakta tutan şey kimi zaman söylediği yalanlarla insanlara küçük oyunlar oynaması ve onları kandırması, kimi zaman da insanları coşturarak bir şey satın almalarını sağlamaktı. Son söylediğim biraz garip gelebilir ama biraz düşünün hak vereceksiniz.

Önümde duran uçağı açmaya başladım, işgüzar Erkan uçağın kanat kısmını bile bükerek bir şekil vermişti. Hadi uçağı yaptın hedefine ulaştın, insan bir de niye ayrıntıya girerek kuyruk kısmına özen gösterir ki? Kağıtta "akşam bizim evde içiyoruz çekirdek kadro" yazıyordu. Döndüm bir daha Erkan'a ve kafamla 'olur' işareti verdim.

(tu bi kontinyud)

Hiç yorum yok: