Uslu

Uygar GÜNERB

Geçmişte değil, yüzyılımızda cinsler arası iletişim ve bir iltifat olarak "uslu" üzerine bir inceleme...

Geçen konunun uzmanı olmayan (kimseye "cahil" demeyi kendime yakıştırmam) bir dostuma laktoz intoleransım olduğunu söyleyince, "halbuki senin biçok konuya toleransın var ama..." demesi beni şaşırttı. Evet, tam da toleransımızın sınırlarının görünmeyecek kadar yukarıda olduğu yıllardayız.

Bu yüzyılda dünya çok değişti; modern insan sayılan sözde atalarımız ateşi iki bin yılda bulmuşken, biz son yüzyılda yaşam kalitemizi iki bin kat arttırdık. İnsan teknolojinin getirisi olarak, diğerleri arasında, düşüncelerini rahatça açıklama ve herkese de ulaştırma imkanını kazandı ve bu da hoşgörüyü arttırdı. Alışılmadık fikirler ne kadar çok duyulursa, insanlara o kadar normal gelir. Düşünsel anlamda azınlıkta kalanların bu düşüncelerine alışılır...

Bana kadın erkek ilişkileri hakkında yazı yazmam söylenirse, söyleyene bakmadan iki bin sayfa nitelikli metin yazabilirim. yüzyılımızda insan ilişkileri, özellikle kadın erkek ilişkileri de değişikliğe uğradı. yirmi yıl öncenin en etkili aşk sözleri veya iltifatlar, bugün hiçkimse tarafından itibar edilmez klişe sözlerden sayılıyor. bu da belki düşünceyi herkese ulaştırma imkanının bir olumsuz sonucu olarak değerlendirilebilir. böylece, aşk sözlerinde ve iltifatlarda değişiklik yapmak icap etti ve bu yolda, bazı hemcinslerimiz, şimdiden ulaşılmaz başarıla elde ettiler. Yukarıda da ifade ettiğim üzere, bu yazının daha fazla uzamaması için, belli yeni yüzyıl iltifat sözlerine değinmek istiyorum.

1- Paris hilton'a köfte denmesi olayında, köfte, et yemekleri arasında her yerde bulunması, kolay pişmesi ve kemiksiz olması itibarıyla en kolayıdır, paris hilton'a "kolay ulaşılan kadın" denmek istiyor olabilir.
2- Sunucu olan hanımefendiye "ya sen o kadar tatlı bişeysin ki, bunun ismini veremiyorum" denmesi olayında, yemekteyiz programının unutulmaz siması hasan bey, kendisine "hasan abi seni arıyodum" diyen yarışmacı için "bunun ismini veremiyorum yani, bu.. bu.. bu.. iğrenç bişey" demişti, Beril aslında beğenilmiyor ama ayıp olmasın diye iltifat ediliyor. Aynı hanımefendiye "kedi canını senin" denmesi, kedilerin çıkarcı ve nankör olarak bilinmesi nedeniyle, iltifattan çok aşağılama olarak değerlendirilebilir.
3- prenses olarak adlandırılan hanımefendiye "o kadar güzel ki, tabi herkes göremiyor, ben görüyorum, huyu da güzel kendi de güzel, munis" (sözde) iltifatında, çok okumayan gençliğin "munis"in ne demek olduğunu bilmeyeceği öngörüsü ile eski dil sözcükleri söyleme olayıdır; yeni bir hiledir. Ayrıca prensesi beğenen varsa "ben onu gördüm, ilk olmayacaksınız, bu nedenle böyle bir arayışınız varsa vazgeçin" mesajını içerir.
4- natalie adlı hanımefendiye "charming and excellent woman" denmesinde, iltifatçının ingilizce bildiğini veya az bilse de bu bilgisine güvendiği, böylece cesurca bu dili konuşmayı tercih edebildiğini anlıyoruz. Günümüzde, az bildiği yabancı dili konuşması ile ses getiren bu anlamda bir cesur bir futbol teknik direktörü de vardır.
5- layne adlı hanımefendiye "lovely and candy woman" ve "mazlum ve mütevazi" gibi iltifatlarda, a- "mazlum ve mütevazi", 3. maddedeki "eski dil sözcüklerin kullanılarak, günümüzde eski dili bilmeyenlerin, bu dilde kullanılan sözcüklerin anlamlarını denetleyememeleri" kalıbına, b- "lovely and candy woman", 4. maddedeki "yabancı dilde iltifat" hakkındaki değerlendirmelerimize örnektir.
6- Ashley adlı hanımefendiye, "fazla şeker, very sweet you", "süper tatlı", "uslu" ve "very big cat", denmesi iltifatında, "very sweet you ve "very big cat" sözleri, yine yukarıdaki 4. maddede anlatılan kalıba uygundur.
Burada önemle üerinde durulması gereken günümüzde yaygın olarak kullanılan ve hayvan veya yabancı dile ya da eski dile ait olmayan "uslu" sözcüğüdür. "Uslu " sözcüğü, bugün usumuzda küçükken bize annemizin veya öğretmenimizin söylediği "uslu dur" uyarısında hayat bulmaktadır. Gençlerimiz, ders almamız gereken geçmişi de çabuk unuttuklarından, "uslu" sözcüğünün kendileri için söylendiğinde,
a. "küçükken öğretmenlerinin ve annelerinin onlardan olmalarını istediği insan olmayı başardığını düşünmeye" yaradığı,
b. doğru yolda oldukllarını,
c. "hiçbir hali beğenmeyen yaşlılara inat başarılı olduklarını",
biraz da yaşlılara başkaldırı havası içinde hissettirmektedir. Dolayısıyla bu söz, gençliği isyana teşvik ettiği için tehlikeli olarak yorumlanabilir.
7- adını bilemediğim bir hanımefendiye "ördek canını senin" söz öbeğinin bir iltifat olarak kullanılması, günümüzde, özellikle gençlerin ördek beslemediği, ördekleri yalnızca parklarda görerek yetiştikleri ve uzaktan uzağa sevimli buldukları gerçeği karşısında, ördeğin beslenmesi durumda, pis, üretken olmayan, hırçın ve dengesiz bir hayvan olduğunun bilinmemesi ile yine gençliğin bilgisizliği üzerine kurulmuş bir iltifat olduğunu söylemek gerekir...

Özet olarak, bu iltifatlarda bulunan kimseler ile tek ortak özelliğimiz, bir anadan doğmuş olmaktır. Bu iltifatların kendi içinde ortak özelliği ise, gençlerimizin yabancı dil, eski dil, geçmişi hatırlama(ders alma) ve hayvanlar gibi tüm konulardaki bilgisizliğinden, başarısızlığından güç almasıdır. Öyleyse, geleceğimiz olan gençlerimizi eğitmeliyiz.

Çinli ozan Kuan Tzu, (M.Ö. 11. yüzyıl)'nun gençlerin o unuttuğu geçmişte, hem de çok geçmişte, kaleme aldığı ancak geçerliliğini bugün bile halen koruyan şiirinde ne kadar da haklıdır. Kimseye iltifatta bulunmaz, gerçekçidir.

Bir yıl sonrasını düşünüyorsan tohum ek,
Ağaç dik on yıl sonrası ise tasarladığın,
Ama yüz yıl sonrası ise düşündüğün, halkı eğit.

Bir kez ürün verir ekersen tohum,
Bir kez ağaç dikersen on kez ürün verir
Yüz kez olur bu ürün eğitirsen halkı.

Balık verirsen bir kez doyurursun halkı,
Öğretirsen balık tutmasını hep doyar karnı.

Hiç yorum yok: