
Otuzdokuz yönetiminin bana görev vermesi üzerine bazı durum değerlendirmelerimi derleyerek bu yazıyı paylaşmayı borç bildim:
Hülagü Han (M.S. 1217 - 1265), bir tarihte düşmanlarına "Biz, Tanrı'nın kuvveti ile kaldık ve onun kuvveti ile muvaffak olduk ve olmaktayız. Hiç şüphe yoktur ki biz, Tanrı'nın yeryüzündeki askeriyiz; kendisi gazabına uğratmak istediği kimselerin üzerine bizi gönderir. Hadiseler, size ibret ve sözümüz size nasihat olsun." sözleri ile seslenir. Çoğumuzca değerli bulunan yazarlarca kaleme alınmış olan ve geçmiş birtakım sözlere, olaylara referans vererek güçlendiğini zanneden yazılardan tiksinirim; bunu ilk olarak belirtmek isterim. Bu yazım sayın Sedef'e nacizane bir tavsiyem olarak algılanırsa memnun olacağım.
"Facebook sayfasında, ben sayın sedef'i göreve layık gördüğüm iletimi aleniyet kazanmadan, 1 dakika içinde silmiştim. Şu an iradem bu olmayabilir, sayın sedef lütfen benim gibi güçlü bir kalemi ve kusursuz bir beyni yanınıza alarak hareket edeceğinize itiraz etmeyeceğimi düşünmeyiniz; bu sıcak günde rüzgarı düşününüz ve beni: ben esersem mevsim değişir. tek değişkeni dikkate alıp konuşsam bile, her yazımda yerdiğim, bazen intak (intak: edebi bir metinde hayvanları konuşturma sanatı) sanatına konu ettiğim budak'a gıpta eden birini önermem söz konusu olamaz, ayrıca "gıpta" kelimesinin "gıpta ile bakılan görev", "budaka gıpta ile bakmak"ta olduğu gibi, tekrarı da hoş olmamış.
Twitter hesabım olmadığı için, twitter kullananlar ve kullanmayanlar için yapılan genellemelerde yer almıyorum, genellemeler dışıyım; değerli folklorik öğe köçek ahmet t.'nin ise benim için "genelleme dışı değil, genelleme üstü" dediğini duyar gibiyim. ibrahim'e gelince.. neyse, gelmiyim ibrahime.
Oligarşi konusunda değerlendirmeyi sayın editör cem t. yapacak ve onun yorumunun altına da imzamı atacağım ama çok kısa, otuzdokuzu bağlamayan firkimi söyleyeyim: oligarşik yapının ağırlığını olgunca taşıyanlar bilir; olgunların sırtında ağırlık anlamında pamuk olur oligarşi, pamuk temizdir ve bize temiz yürekli insanlar gerekli." pasajına yeterli cevabı alamamam üzerine çılgın dönüp, "önceki muhteşem yazıma neden cevap vermediğinizi anlamıyorum sayın Sedef. Belki karanlık günleri, adeta her an geceyi yaşadığımızın bilincinde olduğundan ve yarasalarla gece yarışılmayacağını bildiğin içindir. Bana yarasa demış olmana kızmıyorum. Aksine uçtuğumu kabul etmen büyük ıncelık." iletisini yazmayı zaruri gördüm.
Bilirsiniz ki Nasreddin Hoca, (M.S. 1208 - 1284) bir çocuğun eline testi verip su almaya göndermiş, öncesinde ise bir tokat aşk etmiş. Demişler "Hoca ne yaptı çocuk da ona vurdun?", Hoca "dikkatli olsun diye vurdum; testi kırıldıktan sonra vurmanın alemi yok" demiş. Su testisi su yolunda kırılır. Su testisi değiliz, su yolunda da değiliz ve kırılmayız bu en çok kenetlenmeye ihtiyacımız olduğu günlerde. İçten muhabbetlerimiz sunuyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder