Sen mi Büyüksün, Ben mi? Ben Lann!!!

İbrahim BAŞARIR

Sevgili dostlar bu macera 94 baharında başlamıştı. Bavulumu alıp gelmiştim şu koca kente. Samsun’un ismi gereğinden uzun bir ilkokulundan kalkıp İstanbul’un yolunu tutmuştum. Acaba şu koca şehir beni yutacak mıydı , ayakta kalmayı becerebilecek miydim ?

Bütün bu soruları birlikte getirdim, sırtımda yükleyerek. Başta herhangi bir farklılık göze çarpmıyordu ancak zaman geçtikçe benim Anadolu geçmişim gün yüzüne çıkıyordu. En başta ben ne FKM’ye ne de Suadiye Dershanesi’ne gitmiştim ; benimkinin adı ilginç bir şekilde “Salem” idi. (inanmayanlara; Salem Dershanesi)

Ayrıca benim Samsun’da nohut dediğim kuruyemişe burada beyaz leblebi, atom dediğim Ramazan’ın vazgeçilmesi tatlısına da beze deniyordu ve Samsun’daki popülaritesinden uzaktı. Fakat en büyük şoklardan birini “Doğubank”ın ne olduğunu öğrendiğimde yaşamıştım. Şu benim Samsunlu dimağımda Doğubank’ın elektronik eşyalar satan bir pasaj olduğunu tahmin etmek imkansızdı siz de kabul edersiniz.

Bir diğer eksikliğimse okula servisle gitmiyor olmamdı. Zaten ilkokul ve dershane arkadaşlarımı geride bırakarak geldiğim şu şehirde, diğer öğrencilerden 1-0 yenik başlamak yetmezmiş gibi Moda’ya taşınarak servis arkadaşı edinme imkanından mahrum kalmamdı ; ama kim derdi ki o ev ilerde bir mabede dönüşecek, yolda kalmışların sığınacağı bir yuva olacak diye.

Kendimi o zamanlar çok sevdiğim Red Kit gibi görmeye başlamıştım, şu şehirde yalnız bir kovboydum, belki de tek dostum kalem kutumdu şu hayatta. Neyse ki çocuktuk, toyduk, kolayca atlattık o bunalımlı günleri, dostluğu, paylaşmayı ve güveni öğrendik. Gel gör ki uzun diyebileceğimiz lise günleri çabucak geçti ve bizi yeni bir macera bekliyordu. ÜNİVERSİTE.

Ancak Samsun’dan 12 yaşında yalnız başına gelen İbrahim, 19’una üniversiteye adım attığında ardında liseden dostlukları ve 8 yıllık bir İstanbul birikimini arkasına almıştı. Gün gelip devran dönmüştü, Herakleitos’un dediği gibi – Aynı suda iki kere yıkanamazsın – kuralı yine haklı çıkmıştı. Fakat bütün bunlar benim üniversiteyi 5.5 yılda bitirdiğim gerçeğini değiştiremedi. Ancak yine de elimde tahta bavulumla, İstanbul’a Haydarpaşa İstasyonu’ndan veda edecek raddeye gelmedim ve direnmeye devam ediyorum.

Yeni blog sayfamız şerefine nostaljik bir yazıyla başlamak istedim. Usta şair E. Budak’ın maceraları yakında yine bu sayfada yer bulacak.

Hiç yorum yok: