Binbir Desibel

İbrahim BAŞARIR

Bir telefona cevap verdim ve hayatım değişti. İnsan hayatında bazı önemli anların ciddiyetini fark edemiyor ve düşünmeden hareket edebiliyor. Hatasını gördüğü anda ise her şey için çok geç kalınmış oluyor. Geçen hafta işte ben de buna benzer bir olay yaşadım ve neredeyse yüz kişinin ekmeğiyle oynama noktasına geldim. Nasıl bu kadar kendimi kaybetmiştim ben de bilmiyordum, televizyona tekrar tekrar baktığımda sanki farklı bir insanı izliyor gibiydim.

Aramızda neden bahsettiğimi bilmeyenler olabilir. Zaten böyle bir yazı kaleme alıyorsam elbet bir şekilde konuya girmem gerekecek; ancak hala cesaret edemeyerek lafı dolandırmaya çalışıyorum sevgili okur.

Daha fazla uzatmaya gerek yok. Bütün olanlar bir gün kadim dostum Kıraç'ın beni aramasıyla ve sezon finalini yapacak olan "Binbir Gece" dizisinin son bölümünde Onur ve Şehrazat'ın düğününde şiir okumamı teklif etmesiyle başladı. Ayak yapmak amacıyla kardeşime - biraz düşünmeliyim, bir şairin bir dizide oynaması ne kadar yakışık alır, hayranlarım popüler olmaya çalıştığımı düşünürler mi - gibi bahaneler ileri sürüyordum. Amacım hemen kabul etti imajını yıkmak ve kendimi biraz ağırdan satmaktı. Yoksa balıklama atlayacağım bir teklifle karşıma gelmişti can dostum ve böylece tatlı bir rekabet yaşadığım T.K'ye karşı bir gol atma imkanına sahip olacaktım. Sonunda Kıraç'ın ısrarlarına dayanamadım ve kabul ettim. Blöf yaparken aklımdan da sürekli - acaba çok mu uzatıyorum, vazgeçer mi, tadında mı bıraksam, usanıp bir başkasına teklif götürür mü - diye düşünüyordum. Ufak bir nazlanma sürecinden sonra ertesi gün Kıraç ile detayları konuşmak amacıyla sözleştik. Daha önce Sanem Çelik'le Kudret Sabancı'nın yakalandığı çay bahçesinde belirlenen saatte buluştuk. Mini toplantıya Kudret de katılmıştı ve böylece neden bu mekanın seçildiği de böylece belli oldu. Ayrıntıları belirledikten sonra ertesi hafta provalarda buluşmak üzere ayrıldık.

Eve geldiğimde acaba doğru bir karar mı verdim diye düşünmeye başladım; çünkü dizinin son bölümündeki düğün sahnesi canlı çekilecekti ve ben de bu gecede sahneye çıkıp Kıraç'ın o gece için bestelediği enstrumental parça eşliğinde en güzel aşk şiirlerimden birini okuyacaktım. Davulun sesi uzaktan hoş gelir derler ya işte atalarımız yine doğru söylemişlerdi. Ben de dayanamadım Kıraç'ı aradım ve ona canlı çekim olayından daha önce bahsetmediğini, bu yüzden de şu anda çok gergin olduğumu ve vazgeçme aşamasına geldiğimi söyledim.

Bu görüşmenin üstünden bir saat geçti geçmedi kendimi Kudret ile Musa Ocakbaşı'nda dürüm yerken buldum. Rakılar içildikçe sohbet ilerliyor, sinirler gevşemeye başlıyordu. Kudret beni çözmüştü ve zayıf noktamı kolayca bulmuştu. Dizi ve sinema sektöründeki arkadaşım Cem Taşkara'dan tüyo aldığını düşündüm ama bunu yüzüne vurmadım çünkü muhabbet güzel gidiyordu ve bu ortamı bozmak istemedim. Gece sonunda Kudret amacına ulaşmıştı ve ben kolayca ikna olmuştum.

Sıkı provalar yapıldıktan sonra sonunda o büyük gün geldi çattı; ancak çok gergindim ve kendime hakim olamıyordum. Daha önce bir çok kereler sahne tecrübesi yaşamış, İtalya'da yaşayan Türk müzisyen arkadasım Murat Kirkit bana "pasiflora" almamı tavsiye etti. Asistanıma rica ettim, bir koşu eczaneye gidip geldi. Kimseye görünmemek için tuvalette ilacı içmeye karar verdim; fakat tuvalete girmemle şaşırmam bir oldu. Dizinin as oyuncularından Tardu Flordun karşımda kanyak içiyordu. O da heyecanına yenilmişti ve bastırmak için en iyi çözüm yolu olarak alkola başvurmuştu. Bana da ikram etti ve biraz ilacıma katarsam iyice sakinleşeceğimi söyledi, nedense ona kandım, belki de basiretim bağlanmıştı, heyecandan neye inanacağımı şaşırmıştım. Tuvaletten çıktığımızda ise Tardu Flordunla İzmit günlerinden bahsederken buldum kendimi. En son bana - İzmit sadece Fethiye Caddesi'nden ibaret - diyordu.

Canlı yayına yarım saat vardı ve herkes yerini almış, repliklerini tekrar ediyordu. Ben de bir yandan okuyacağım şiiri beynime kazımaya çalışıyor, bir yandan da oturduğum masadaki ünlülerle sohbet ediyordum. Masada ilgimi en çok çeken hukuk mezunu olan İlhan Şeşen idi. Yanına E.B İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi 07 mezunu diyerek yanaşıp, tek mi çift mi olduğunu sordum. Bir an şaşırdı ama hemen çift diye yanıt verdi. Ben de çifttim dedim, konu tıkanır gibi olmuştu, hemen bir şeyler uydurmam gerekiyordu. İkimiz de okuduğumuz mesleklerle ilgilenmiyoruz değil mi diyerek yeni bir sayfa açmaya çalıştım ama kendisi ben 10 yıl serbest avukatlık yaptım diyerek beni bozunca kendimi Ferhat Göçer'in yanına attım ama atmaz olaydım. Hayatımda bu kadar kasıntı ve antipatik başka bir adam görmedim diyebilirim. Ayıp olmasın diye çıkardığım türkü albümü hakkında ne düşündüğünü sorduktan sonra cevabını bile beklemeden rolüme hazırlanmam gerek bahanesiyle yanından ayrıldım. Canlı yayın öncesi yaşadığım şu iki tatsız sohbet iyice sinirlerimi germeye yetmişti. Benim ilacım Tardu'daydı veya artık ona Kerem demeye alıştırmalıydım kendimi ki canlı yayında bir kazaya mahal vermeyelim. Tardu ve Kerem arasında gidip gelirken ağzımdan Hodrimeydanlı çıkıverdi. Neyseki Tardu kendisine seslendiğimi anladı da yanıma geldi ve -iyi hatırlattın, bu sene süper ligin tozunu attıracağız değil mi - diyerek bir anda hiç beklemediğim bir konuya giriverdi. Ben Kocaelispor'u boşvermesini, asıl bana gerekli olanın kanyak olduğunu söyledim. Sağolsun çaktırmadan masa altından bardağıma koydu ve - sen ne zaman istersen - diyerek Bennu'nun (Ceyda Düvenci) yanına doğru seğirtti.

Sonunda start verilmişti, bütün konuklar sanki konu mankeniydi, kırmızı ışığı gören bir anda yalandan konuşmaya, el kol hareketleri yapmaya başlıyordu. Onun haricinde herkes ciddi bir ısınma problemi çekiyordu ama ben kanyak takviyesi yaptığım için soğuk veya rüzgar tanımıyordum ama tam olarak üzerimden o gerginliği atamamıştım. Hele ki sonunda kırmızı ışık bizim masanın önünde görüldüğü anda. Kerem ve Bennu bizim konuşarak masamıza yaklaştılar. Bennu beni göstererek Kerem'e ünlü şair E.B. ile tanıştın mı diye sordu. Aslında burada Tardu Flordun'un sadece kitaplardan tanıyorum demesi gerekirken, - Körfezli dostumu nasıl tanımam Bennucum - diyiverdi. Ben dahil herkes kalakaldık, bu lafın üstüne bir şey demek zorunluluğu hissettim; çünkü benden bahsediliyordu ve kamera bana dönmüştü. Ağzımdan - sağolsun Kerem ile dostluğumuz eskilere dayanır, asıl siz Bennu Hanım haftasonu talaşa gelecek misiniz - cümleleri çıkıverdi. Allahtan Ceyda Düvenci havada bulunan şaşkınlıktan çabuk kurtuldu da; - şu düğünü atlatalım tabi ki Sakız'ın sokağında olacağım - cevabını verdi.

Bu olayların ardından hemencecik reklam arasına girildi. Alkollu olan Tardu ve ben apar topar setten çıkarıldık. Düğünden ayrılma nedenimiz olarak da Semih Özşener'in Kerem'e gelen telefonu, onu çağırması ve benim de Kocaelili kankası olarak ona eşlik etmiş olmam düşünüldü. Ancak oyuncular ani değişen diyalogları izleyiciye başarıyla aktarmakta zorlandılar. Pastanın gelişi, Şehrazat'ın düşüşü arasında bu sohbet kaynadı gitti. Benim de dizi oyunculuğumun sonu böylece geldi. İşin en kötü tarafını sona bıraktım. T.K. Binbir Gece'nin yayınlanmasından bir gece evvel Avrupa Yakası'nda konuk oyuncu olarak yer aldı. Ben de yaşanan bu rezalet sonucunda aramızdaki rekabete son verme kararı aldım. Belki de artık kendimi tekrar şiirlerime verme vakti gelmiştir.

Hiç yorum yok: