
O gün nereye gidiyordum hatırlamıyorum. Ya Küçükyalı’ya ustaların başında durmaya, ya da Bostancı Köprüsü’nün ordaki vergi dairesinedir. Veya fatura yatırmaya olabilir. Nüfus müdürlüğünde ya da noterde de işim olabilir tabi. Çok pis ofisboy işleri yaparım. Bu konulara hakimim, rakip tanımıyorum. Hayat şartları beni bu hale getirdi, lanet olsun.
Neyse konudan uzaklaşmayalım, büyük kare şeklindeki kaldırım taşlarının çizgilerine basmamaya çalışarak geniş ve fuleli adımlarla ilerliyordum yolumda. Hayatın anlamsızlığı, içine düştüğüm koca kara delik veya yaşamımdaki iniş-çıkışlar gibi artistik düşüncelere dalmak isterdim ama durumum ve konumum buna el vermiyordu. Sorarım size vergi dairesine giderken ne kadar trip olabilirsiniz? Tabi ki de içimden ‘öğle tatilinden sonraya uzar mı acaba iş’ diye geçiriyordum.
Bir ara kafamı kaldırdım uzaktan gelen kadim dostumu gördüm. Yanında vasatın altı güzellikte, esmer bir kız vardı. Kız şuh kahkahalar atıyordu, çok şaşırmadım. Dostum kızlara nasıl davranılacağını iyi bilir. Sırıtarak onlara doğru yürümeye başladım. Dostum kafasını kaldırdı göz göze geldik. Hemen gözlerini kaçırdı. Anlam veremeden ona doğru yöneldim sarılmak için, kıvrak bir hareketle yanımdan sıyrıldı, yürümeye devam ettiler. Donakaldım. Döndüm arkalarından baktım, 4-5 metre sonra onlar da durdular. Dostum kaldırım taşının çizgisine basıyordu biraz rahatsız oldum. Kızın bana arkası dönüktü göremiyordu, bense boş gözlerle dostuma bakıyordum, olaya anlam vermeye çalışarak. Öpüştüler, dostum bir taksiye el etti, kızı bindirdi. Taksi ağır ağır kalkarken dostum bir yandan el sallayıp “Yarın yoga dersinde görüşürüz” diye bağırdı arkasından. Olay bambaşka bir hal alıyordu.
Taksinin gittiğine emin olunca bana döndü ve “Vaayyt, Aamet’im!” diye anırarak bana döndü. Hala anlamsızca ona bakıyordum. Bana doğru koşmaya başladı, yaklaşınca benden tepki gelmeyince yavaşladı. Tokalaşmak için elini uzattı. 3-4 saniyelik teredütten sonra elini sıktım. “Nasıl ama sımsıkı değil mi?” diyip yumruk yaptığı elinin üstünü öptü. “Vasatın altı” dedim, “Çıtan çok düşük” diye de ekledim. “Bence de lan, kötü” dedi. Dostumun bu tip aşk konularında başkalarının fikirlerini gereğinden fazla dikkate almak gibi bir huyu vardı. Onu istediğiniz an, istediğiniz kıza aşık edebilir, aşık olduğu kızın bir vebo olduğuna inandırabilirdiniz. Yapacak bir şey yok, bu konularda biraz zayıf.
Daha fazla muhatap olmak istemeyip kendisine hayatta başarılar dileyerek yanından ayrıldım. Gençkan’ın ‘kendimi kontrol edemiyorum’ adlı güzide şarkısını mırıldanarak vatandaşlık görevimi yerine getirmek üzere vergi dairesine doğru yola koyuldum. Mart ayı vergi ayı yazışı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder